Bu satırları okumakta olan sevgili okur, HOŞGELDİN...
Kim olduğunu ve bu sanal alemin hangi sitelerini dolaşıp buraya ulaştığını bilmiyorum. Ama bu siteye başlamaya karar verişim dün gibi aklımda.
VE İŞTE BENİM HİKAYEM...
Uzun zaman önceydi içimdeki öteki benin peşinden kuzeyde yağmur altında, göğün çoğunlukla gri ve tonlarında olduğu bir ülkenin ortaçağdan kalma bir kentindeydim. Yalnızdım, soğuktan burnum kıpkırmızı olmuş bir halde hem yalnızlığımın hem de soğuğun hıncını elimdeki sandviçten çıkarıyordum.
O aileyi ilk kez o zaman fark ettim. Karşıdaki banka iki bisiklet dayamışlardı. Her iki bisikletin arkasında da küçük koltuklar takılıydı. Sarı kafalı en fazla dört beş yaşlarında olduğunu düşündüğüm bir kız çocuğu ve şu dünyadaki ömrü henüz sadece birkaç aydan ibaret küçük bir kafa daha… Kız mıydı erkek miydi bilmiyorum doğrusu bir önemi de yoktu çünkü sırtlarında ufacık çantaları bir adam ve bir kadın iki küçük çocukla nerdeyse sıfır eşya ve bisikletlerle dünyayı dolaşmaktaydılar. Hikayenin can alıcı kısmı buydu.
Demek ki diye düşündüm kendi kendime, şu ana kadar hep yanılmışım ben. Dünyayı keşfetmek, bilmediğin yanlarını tanımak, yaşadığın gezegeni tanımak için ille de yalnız olman gerekmiyor. Ama neydi o meşhur söz “İnsan yalnız gezer, iki kişi birlikte bir yere gider”. Bir anda inandığım her şeyin yerle bir olduğuna tanık oldum. Başlangıç filminde dedikleri gibi "özgür kız rüyam çökmeye başladı".
Sonra aylarca o sahne hiç gitmedi gözümün önünden, nasıl olmuştu da başarmışlardı. Birine hiç anlatamadım (ilk kez seninle paylaşıyorum sevgili okur) çünkü şöyle bir tepkiyle karşılaşacağımdan adım gibi emindim.
"Onlar Avrupalı rahatlar, hayat gaileleri de yok gezerler tabii...”
Böyle miydi gerçekten. Yoksa evliliğin bizim kültürümüzde bir "mutlu son" gibi görülmesi miydi sebep... Böylece yalnız başına var olmasına izin verilmeyen bireyler olarak bizler toplum sözünü uslu uslu dinleyip kendimize mutlu yuvalar (!) mı kuruyorduk. Ve birkaç yıl geçmeden ta taammm bebek var mı soruları geliyordu peşi sıra. Öyle ya tüm meşakkatine rağmen bir seçenek olamazdı evli ve çocuksuz olmak...
Sonuç ne oluyordu peki? Mutsuz insanların yetiştirdikleri mutsuz çocuklar, küçük bir sahil kasabasına yerleşme hayali, emeklilik planları, stres, okul taksitleri vs. vs.
Neyse sevgili okur, lafı çok uzattım...
İşte tüm bunlara karşı çıkan anarşist yanım beni bu siteyi inşa etmeye ve çocukla seyahatin keyfini aktarmaya hatta sadece keyfini değil, zorlukları da paylaşmaya yöneltti. Sen de anılarını benimle paylaşmak istersen mesajlarını bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder